Tiyatro ile ilgili yazmak istediğim mi diyeyim, göstermek istediğim mi diyeyim bir şeyler var aslında. Tiyatro oynamayı neden seviyorum biliyor musunuz? Hayatın bir oyun olduğuna inandığım için..
Tiyatro ile tanışıklığım da 1990’lı yıllara dayanıyor. İlkokul çağlarında müsamere ve skeçlerde oynama şansım oldu. Mudanya’da katıldığım gençlik kampında (daha genç değildim sanırım) birkaç eser sergileme şansım olmuştu, tabi bunlar kısa süreli performanslardı. Ortaokul yıllarımda da yine birkaç eserde görev alma imkanım oldu. Bunlardan biri en sevdiklerimden biri olan “Hababam Sınıfı” ve “Buzlar Çözülmeden” idi. Hababam sınıfında değerli Münir Özkul ile özdeşleşen Mahmut Hoca’yı oynamıştım. Bir de rahmetli Ahmet Yazıcı Hoca’mdan bahsetmek isterim. Kendisi aslen Fen Bilgisi öğretmeni olmasına rağmen Büyükçekmece Bedia Muvahhit‘te oyunculuk yapardı, sonra öğretmenlikten de istifa etti ve bir süre sonrasında da ne yazık ki kaybettik. Arap Bacı karakterini oynayan nadide insanlardan biriydi.. Ruhu şad olsun..
Lise yıllarımda neredeyse hiç tiyatro oynamadım, en ölü zamanıydı tiyatronun benim için.. Pek izlemedim de, izlemek de oynamak kadar önemli.. Sevgili tarih hocam Metin Usta, beni oratoryoya seçmişti. Tek sahne aldığım olay buydu sanırım.
Lise yıllarımdan sonra üniversitede de aktif bir tiyatro çalışmam olmadı, başka bir topluluğun başkanı olarak tiyatro toplulukları ile sürekli temas halindeydim ve iyi bir izleyiciydim ama oynamaya sanırım vakit ayırmam mümkün olmadı.
İş hayatına başladıktan sonra bir iş arkadaşım olan Yasemin, bir gün biz tiyatro oynuyoruz sen de gelsene dedi.. Tiyatrometri ve sevgili Uğur ile çalışmaya başladık. Daha çok skeçlerden oluşan çok perdeli bir oyunda bayağı bir rol aldım. Sonrasında yine birkaç kez beraber sahne alma şansımız oldu, bir süre sonra bu macera ne yazık ki kesintiye uğradı. Bir süre sonra TiyatroMola adında bir toplulukla tanıştım, Taksim’de çalışıyorlardı ve onlarla çalışmalara katılmaya başladım. İşin ilginç yanı üniversite yıllarında oyunlarını izlediğim ve bir kısmını tanıdığım arkadaşlar kurmuşlar bu grubu.. Fakat başta iş çıkışı oraya gitmenin zorluğu ve zaman planlamasındaki sıkıntılar sebebiyle ne yazık ki bu çalışmam da uzun sürmedi. Sonra 2011 yılında aslında sürgün edildiğim birimdeki bir arkadaşım, Canan, beni başka bir tiyatroya T3‘e davet etti. Sevgili Ozan Erbak ile yeni bir tiyatro yolculuğuna çıktım. İlk oyunumuz “Don Cristobita ile Dona Rosita’nın Acıklı Güldürüsü”ydü. Sonra “Aristophenes’in Barış”ı.. Çok güzel günlerdi..
Ozan Hoca’nın ayrılmak zorunda olması nedeniyle yeni bir hoca arayışımız oldu. Çok sevgili dostum Canda Karikutal Baduralkan’ın yardımları ile şimdiki hocamız Sayın Özdemir Çiftçioğlu ile çalışma fırsatımız oldu. Zaman zaman ara versem de, T3’ün hala bir üyesiyim. Aşağıda T3’ün resmi video kanalı var, abone olabilir ve oyunlarımızın bir kısmını en azından izleyebilirsiniz.
İki videonun kapak görseline göre neredeyse aynı yerde durmuşum iyi mi : )
Son olarak kampüsümüzdeki diğer tiyatrodan da bahsetmek isterim. Zamanında TiyatroMetri’yi çalıştıran Uğur Hocamız, yeni bir oluşum ile “Yerleşke Tiyatrosu”nun kısaltması olan Tiyatro YeTi‘yi kurdu ve başarılı çalışmalarına devam ediyorlar.